Sanal müzemiz 24 saat açıktır

MÜZELERDE EŞİTLİK VE ÇEŞİTLİLİK

Kültürel çeşitlilik, çağdaş toplumlarda gözlemlenen, kültürün inanç, kimlik, değer, dil, din, yaşam biçimi, sanat, demografik unsurlar vb. bileşenlerindeki farklılıkları “zenginlik” olarak değerlendirerek, kendi inanç ve uygulama sistemlerine göre yaşayan bilinçli ve iyi örgütlenmiş bütün grupları kapsayan ve bu grupları güçlendirerek tanımayı destekleyen bir yaklaşımdır. Kültürel çeşitliliğin modern toplumlarda üç biçimi yaygındır: İlki, toplumlarının baskın anlam ve değer sistemlerini paylaşırken, bunun içinde kendi hayat tarzlarına yer açmaya çalışan ve alt kültürel çeşitliliği oluşturan gruplardır. İkincisi, baskın kültürün bazı merkezi ilke veya değerlerine eleştirel yaklaşan ve bunları uygun biçimlerde yeniden oluşturmaya çalışan gruplardır. Üçüncüsü ise, toplumsal çeşitlilik olarak adlandırılan ve çağdaş toplumların çoğunda gözlemlenen, kendi inanç ve uygulama sistemlerine göre yaşayan bilinçli ve iyi örgütlenmiş gruplardır.

Çok kültürlülük ve kültürel 2 çeşitlilik kavramları genellikle Parekh’in sözünü ettiği birinci ve ikinci gruplar için değil, çağdaş toplumların çoğunda gözlemlenen, kendi inanç ve uygulama sistemlerine göre yaşayan birçok bilinçli ve iyi örgütlenmiş gruplar için kullanılmaktadır. Günümüzde kültürel çeşitlilik; cinsiyeti, fiziksel engelleri, çocukluğu, kadın çalışmalarını ve ötekililiği de içeren bir kavram olarak kabul edilmektedir. Kültürel çeşitlilik ve çok kültürlülük ideolojileri; farklılıklara saygı göstermeyi; farklı değer, inanç ve yaşam biçimlerini tanımayı destekleyen ve güçlendiren bir araç olarak yaygınlaşmaktadır. Siyasal bir araç olarak da, topluluklar arasındaki anlayışı artırmakta ve ırk gerilimini azaltmaktadır. UNESCO 2001’de kabul ettiği “Evrensel Kültürel Çeşitlilik Bildirgesi” ile farklı kültürlerin barış ve refah için önemli olduğunu kabul etmektedir. Bildirgeye göre, faklılıkları kabul etmek siyasi açıdan devletlerin işini kolaylaştıracak bir araçtır; topluluklar arasındaki anlayışı artırır ve yaratıcılığı geliştirir.

Müzelerde ise, “Eşitlik için Müzeler: Çeşitlilik ve İçerme” teması 2020 yılının Uluslararası Müzeler Günü teması. İzleyici politikasında, ekonomik yapıda, işletme politikasında, personel seçiminde ve istihdamında çeşitliliği yakalamak ve tartışılmayanı tartışma cesareti göstermek hala birçok müzenin gündemine alınamıyor… Özellikle pandemi sonrasında dünya genelinde yaşanacak finansal kriz ve sanat-kültür piyasasının durumu çeşitlilik temelli çalışmaları gündeme getiremeyebilir; öte yandan eşitlik kısmen de olsa dijital platforma müzeye erişilebilirlik süreçlerinde sağlanmış görülmektedir.

Dijital platformlar bunu ciddi boyutlarda gündeme taşıdı, erişim kolaylaştı, bu durum da eşit erişimi gündeme getirdi ancak madalyonun öteki yüzünde tek merkezden tek idelojik algıyla ve sunumla yönetilen müzelerde bu çeşitlilik politikalarının hayata geçirilmesi zor da görünmekte. Batı müzelerinde bu kavram, en azından uygulamalara bakıldığında mevcut koleksiyonları yeniden değerlendirmeleri için 90’larda gündeme gelmeye başlamıştır. Şu sorular bu dönemde akıl kurcalamaya başlamıştır:

Koleksiyonlarda ne var?

Bu koleksiyonları yeni bakış açılarıyla yeniden değerlendirmek ve yönetmek nasıl olanaklı olabilir?

Koleksiyonlar izleyiciye tekrar nasıl sunulabilir?

Pazarlama ve tanıtım stratejilerini en etkin şekilde kullanarak koleksiyonları tekrar nasıl gündeme getirebiliriz?

Yeni bir müzecilik politikası nasıl oluşturabiliriz?

Koloni sonra süreçte müzelerde kısmen de olsa göçle ve kaynak topluluklarla istendik düzeyde diyalog kuramamış olmanın sıkıntıları yaşanıyordu; öte yandan şaibeli koleksiyonlarının yasal hale getirilecek yeni yönelimlere ihtiyaçları olmuştur.  Gittikçe çokkültürlülük sınırını aşan toplumlar için ortak bir diyalog ortamı oluşturulmalıydı. Büyük müzeler kendi çeşitlilik politikalarını hazırlayarak bu sürece dahil edilmişlerdir. İngiltere Müzeler Birliği tarafından yayınlanan Birleşik Krallık Müzeleri Etik Kodlar Raporu’nda toplumun müzeden beklentisi, müzenin kapsayıcı ve kaynaştırıcı bir kurum, bir danışma merkezi gibi çalışmasıdır. Müze etik kodları, müzeler ve hizmet ettikleri toplumlar arasındaki güven ilişkisini tanımlayan belirli bir zamanda kabul edilmiş birtakım ortak değerler ve davranış standartlarını temsil etmektedir.

Etik Kodlar Raporuna göre toplum müzeden şunları gerçekleştirmesini beklemektedir:

  1. Toplum adına koleksiyonları güvende tutarlar.
  2. Kamu hizmetine odaklanırlar.
  3. İnsanları müze koleksiyonlarını keşfetmeleri için cesaretlendirirler.
  4. Toplumları, kullanıcıları ve destekçileri dâhil eder ve onlara danışırlar.
  5. Nesneleri dürüstçe ve sorumlu biçimde elde ederler.
  6. Koleksiyonlara uzun süreli kamu ilgisini sağlarlar.
  7. Koleksiyonlardaki nesneleri yapmış, kullanmış, biriktirmiş, vermiş ya da onlara sahip olmuş insanların haklarının farkındadırlar.
  8. Doğal ve insani çevrelerin korunmasını desteklerler.

9.Çeşitli görüşleri yansıtarak, koleksiyonlarla ilgili bilgiyi araştırır, paylaşır ve yorumlarlar.

  1. Yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip ederler.

Bu bağlamda İngiltere’deki müzeler çeşitlilik ve eşitlik politikalarını geliştirmek için şu aşamalara dikkat etmek gerektiğini vurgulamışlardır:

  1. Müze koleksiyonlarında çeşitlilik
  2. Arşivlerde çeşitlilik
  3. İstihdam uygulamalarında çeşitlilik
  4. Etkili iş birlikleri
  5. Yönetimde çeşitlilik
  6. Eşitlikçi stratejiler

İngiltere müzeleri çeşitlilik, içerme ve kapsayıcılık politikalarında göçmenleri ve kaynak toplulukları kullanmaya devam etmektedir. Bu müzelerin koleksiyon çeşitliliği dikkat çekicidir. Koloni süreçlerinde sömürgelerden getirdikleri nesnelerle donattıkları müzeleri sadece kendi ulusal kimlikleri temelinde topluma açma dönemi bitmiştir. İngiltere’nin kolonilerinden artık onlarca insan hür vatandaşlar olarak ya da mülteciler sıfatıyla ülkeye dayanmıştır. Bu bağlamda müzelerde koleksiyonların yeni izleyici kitleleri için yeniden ele alınmaları, çeşitlendirilmeleri, kaynak topluluklara hak ettikleri itibar verilmeli, toplumun farklı kesimleri için alternatif programlar geliştirilmeli, her müze kendi politikasını yapabilecek haklara ve yönetişimsel kapasiteye kavuşturulmalı, sergilenen nesneler alan uzmanlarının ve halkın katılımıyla yorumlanabilmeli ve müzeye dijital katılım olanakları artırılmalıdır.

ICOM her yıl Uluslararası Müzeler Günü için toplumun kaygılarının merkezinde bir tema seçmektedir. 2020 Uluslararası Müzeler Günü, hem müze topluluklarını ve personelini oluşturan bakış açılarının çeşitliliğini kutlamak hem de toplumlardaki farklı ve kanıksanmış önyargıları ortadan kaldırmak amaçlanmıştır.  Müzelerin farklı kökenlere ve geçmişlere sahip olan topluluklar için anlamlı deneyimler oluşturma potansiyeli göz ardı edilemez. Her toplumda değişimin temsilcileri ve güvenilir kurumlar olarak müzeler, modern toplumun politik, sosyal ve kültürel gerçeklerine yapıcı bir şekilde katılarak değişim oluşturma kapasiteleriyle dikkat çekmektedir. Kapsayıcılık ve çeşitlilik yaklaşımlarının zorlukları ve gittikçe kutuplaşan ortamlarda karmaşık sosyal konulardan söz etmenin zorluğu bilinmektedir. Müzelerin de toplum gözünde saygın kurumlar olarak kabul edildikleri bilinmektedir. Toplumsal değişime ilişkin artan beklentiler, müzelerin sosyal fayda potansiyeli çerçevesinde derlenen ve hazırlanan sergiler, konferanslar, performanslar, eğitim programları vb. girişimler daha sık gündeme gelmiştir.

Müzenin dikkate alacağı ve gündeme getireceği çeşitlilik; etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim ve kimlik, sosyoekonomik arka plan, eğitim düzeyi, fiziksel yetenek, siyasi bağlantı ve dini inançlar gibi birçok konuyla ilgili olabilir. Dolayısıyla bu yaklaşımla mevcut koleksiyonları yeniden değerlendirmek, sürdürülebilirliği sağlamak için bu koleksiyonları analiz edip bağlantılı etkinlikler kurgulamak, izleyiciyle arasındaki sınırları ve bariyerleri kaldıracak girişimlerde bulunmak ve erişilebilirliği sağlamak hedeflenmelidir.

 

Ceren Güneröz