Mebusan Meclisi İstanbul işgale uğrayınca 11 Nisan 1920’de resmen kapatılır ve bunun yerine ilk olarak Mustafa Kemal tarafından dile getirilen Meclisi Müessisan/Kurucu Meclis ismiyle bir meclis kurulmaya çalışılır. Ardından kısa bir süre sonra bu isim terk edilerek 23 Nisan 1920 tarihinde, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılır. Bu tarihten bir yıl sonra, meclisin açılışının bayram olarak kutlanması teklif edilir. Mecliste yapılan oturumla 23 Nisan 1921’de meclisin açılış tarihi her yıl kutlanmak üzere “iyd-i milli” olarak kabul edilecekken, Tunalı Hilmi ve Abdulkadir Kemal Bey’in itirazıyla gün, “Milli Bayram” ibaresiyle ilan edilir. 23 Nisan 1922 yılından itibaren, meclisin açılışı milli bayram olarak kutlanır. Bayramın içeriğini erken tarihlerde Kurtuluş Savaşı ve yeni inşa edilmeye çalışılan meclis merkezli anlatı oluşturur. Buna göre halkın iktidara gelişi anlamında 23 Nisan işaret edilir ve halkın yönetimde söz sahibi oluşu eski yönetimle aralarındaki en önemli fark olarak sunulur. Bunun dışında meclisin kurulma süreci, yaşanan zorluklar, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu süreçteki olumsuz tutumu da erken dönem kutlamalarında bahse konu olanlardandır.
23 Nisan tarihinin çocuklarla ilişkisi ilk olarak 1925 yılında kurulur. Himaye-i Etfal Cemiyeti[1] vasıtasıyla, fakir çocuklara yardım etme gayesiyle 23 Nisan, çocuk günü olarak anılır. 1926 yılında bu gün, çocuk bayramı olarak kabul edilse de bu yöndeki ilk kutlamalar 1927 yılının 23 Nisan’ında yapılır. Fakir çocuklara yardım toplama ya da öksüz-yetimlere yalnız olmadıklarını ifade etmenin aracı olmaktan, ulusun tüm çocuklarının bayramına dönüşmesi hızla gerçekleşir. Ulus inşasında ve Osmanlı ile araya mesafeyi izahta sembolik olarak geleceği işaret eden çocuklar yeni cumhuriyetin ilgisini hemen çeker. İstikbal ve istiklalin birleşiminin ifadesine karşılık geldiği düşüncesiyle Hakimiyet-i Milliye Bayramı[2] ve Çocuk Bayramı bir araya getirilip birlikte kutlanmaya uygun görülür ve biri resmi diğeri onun uzantısı iki bayram 1927’den itibaren birlikte kutlanır.
1927 yılında Ankara’da yapılan kutlamalar, şehirde çocuk alayı kurulup, kalabalık muhitlerden geçilerek Çocuk Sarayı’na[3] yürünmesi ve orada bir takım etkinlikler yapılması şeklinde vücut buldu. Bu etkinlikler birçok şehirde mülki amirin selamlanmasının ardından yarışmalar, sinema gösterimleri, piknikler ve kır gezileri yapılarak gerçekleştirildi. 1927 yılında yapılan ilk kutlamalar, bayramı düzenleyen Himaye-i Etfal Cemiyeti tarafından detaylandırıldı: Arabaların kutlama için saat kaçta nerede toplanacağından, nerede pasta yenip, ne zaman salıncağa binileceği, kaçta fişeklerin patlatılıp, konserlerin hangi saatte dinleneceğine kadar program, cemiyet tarafından seçilen heyetçe titizlikle hazırlanıp hayata geçirildi.
23 Nisan kutlamaları, 1929 senesiyle birlikte tek bir günle sınırlı tutulmayıp çocuk haftasının başlangıç günü olarak kabul edildi. 23 Nisan günü çocuk bayramı, devamı ise çocuk haftası olarak kutlandı. Hafta boyunca örneğin gürbüz çocuk yarışması gibi yarışmalar düzenlenir, bu yarışmalarla temizlik, gürbüzlük, güzellik, nüfusun azlığı dolayısıyla çok çocuk sahibi olma gibi haller teşvik edilirdi. Gürbüz çocuk yarışmasına doktorlar eşlik eder, yaşına göre çocukların gelişimi değerlendirilirdi.
Cumhuriyet yeni insan tipinin, geçmişle alakası sınırlı varlıklar nispetinden, çocuklarla kurulacağına inanıyordu. 23 Nisan dolayısıyla yapılan etkinliklerde öne çıkan da bu yeni insan tipini oluşturma niyetine yaslanıyordu. Zihnen ve bedenen güce ve Cumhuriyete adanmaya vurgu, ahlaki terbiyenin önemine dikkat çekme, çocukları kendi milletine yararlık göstermesi için tembihleme, toplumun geleceğinde onları vazifelendirme kutlamalarda belirgin motiflerdendi.
Belki de kutlamaların çoğunlukla Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin organizasyonu olmasından olacak erken dönem 23 Nisan etkinliklerinde, basında çıkan haberlerde yoksul, kimsesiz çocuklara özel bir ilgi söz konusudur. Bu çocukların artık “cemiyetin malı” olduğu söylemi üzerinden, onlara sahip çıkılması talep edilir ve toplum bu konuda görevlendirilmeye çalışılır. Çocuk meselesi başlığı altına sıralanan problemlerin başında yine aynı konular gündeme getirilir. 25 Nisan 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde “Çocuk Haftasının Gayesi Nedir” başlıklı Sabiha Zekeriya imzasıyla çıkan yazıda problemlerin bazısı şöyle sıralanır:
1927 yılından itibaren Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin şubelerinin bulunduğu tüm şehirlerde kutlamalar benzer biçimde gerçekleştirilir. 1933 yılına kadar çocuk bayramı ve haftası iyice yaygınlaşır, ardından anılan yılla birlikte etkinliklerde Halkevi de sahneye çıkar. 1933 yılında makamların temsili olarak çocuklara devri uygulanmaya başlar. Bu Cumhuriyetin çocukları, kendi varlıklarıyla tanıdıkları anlamında yorumlanır. 1933 senesinde çok geniş kapsamlı kutlamalar düzenlenir. Bu sırada Milli Eğitim Bakanı olan Reşit Galip Bey tarafından yazılmış olan Öğrenci Andı ilk olarak bu kutlamada kürsüden okunur:
23 Nisan zamanla daha çok Çocuk Bayramı olarak görülse de bunun resmi olarak kabulü için 1983 yılını beklemek gerekir. Daha önce bir isim verilmemiş, Milli Bayram olarak mecliste onaylanmış 23 Nisan, 27 Mayıs 1935’te çıkan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” ile birlikte Ulusal Egemenlik Bayramı olarak resmileşir. Çocuk Bayramı ilavesi 12 Eylül darbesi sonrasında 1983 yılında gerçekleşir. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak bugünkü ismini o tarihte alır. Mehmet Alkan bu meseleyi şu şekilde tarif eder: “12 Eylül darbesi ertesinde TBMM ortadan kaldırıldığı için, 1935’te adı “Ulusal Egemenlik Bayramı” olan TBMM’nin açılış gününü kutlamak ciddi bir sorun haline gelmiştir. Bu nedenle aceleyle bir yasa çıkartılmış, bayramın adı “Ulusal Egemenlik Bayramı” yerine “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirilmiş”[4]
[1] Himaye-i Etfal Cemiyeti 1921 yılında kurulmuş, ismi daha sonra Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değiştirilmiştir. Etfal, çocuklar anlamına gelir ve tıfılın çoğuludur.
[2] 1935 tarihine kadar 23 Nisan resmi olarak bu isimle anılmaz. Kamuoyunca 23 Nisan Milli Bayramı ifadesi yerine en sık bu ibare kullanılır.
[3] Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından tasarlanıp 3 Mart 1927 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti bünyesinde faaliyete açılmıştır. Bina bugün halen Ankara’da Anafartalar Caddesi’nde varlığını sürdürmektedir.
[4] Mehmet Ö. Alkan, “23 Nisan’ın Gayri Resmi Tarihi” Toplumsal Tarih. (İstanbul: Tarih Vakfı, 2011), sayı 208, s. 52-62.