Sanal müzemiz 24 saat açıktır

ARTANKARA – 5. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı

5. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı ARTANKARA 14-17 Mart 2019 tarihleri arasında ATO Congresium’da ziyarete açıldı. Birçok galeri, müze, koleksiyon sahibi ve vakfın yanı sıra üniversitelerin güzel sanatlar fakültesi öğrencileri de fuarda çalışmalarını sergileme imkânı bulabildi. Oldukça geniş katılımlı fuarın yerleşim planında bir tema, hikâye ya da dramaturginin takip edildiğini düşündürecek -kadın teması hariç- çok az şey vardı. Birbirinden farklı çalışmalar ve anlayışların yan yana dizilmesi devamlılığı kısa devreye uğratsa da algının sürekli açık olmaya koşulması açısından bu hali belki de olumlu görmek gerek.

ARTANKARA 2019 Çağdaş Sanat Fuarı

ARTANKARA 2019

Eser ve katılımcının bir hayli fazla olması dikkatlerden kaçan ya da odaklanma süresinin düşüklüğünden yeterince ilgilenilemeyen çalışma sayısını muhakkak artırmıştır. Genellikle büyük müzelerin gezilirken yaşattığı her eseri görme arzusundan doğan huzursuzluk, o müzeden ya da her nereyse oradan yeterince yararlanılamadığı şüphesiyle ayrılırken yaşanan ruhsal durum bu tarz fuarlarda da hâsıl olabiliyor. Bu ruh halinin kökünü belki yerine tam olarak getirilemeyen ritüelde arayabilir ve sorumlulukları yeniden tanımlayabiliriz. Buraya kadarki mekanik takibi bir yana koyarsak fuarın, tüm gözden kaçan ve yeterince odaklanılamayan eserlerine rağmen bir kültürel evreni çerçevelediğini söyleyebiliriz.

Bu çerçeveye bakalım: Öncelikle soyut resim olarak bilinen çalışmaların ağırlığının hikâye temsiline temellenen, anlatmaya değer bulunan konuyu bariz olarak resmeden eserlere göre azaldığı göze çarpıyor. Eserlerde açık göstermeci diye tabir edilen, meselenin ayan beyan resmedilmesi olarak izah edilebilecek yöntem öne çıkmış durumda. Derdimi açık etmek için örneklemem gerekirse, kadın cinayetlerini konu edinen bir resmin, resim olmaktaki vurgusunu göz ardı ederek sadece konuya odaklanıp, tekniği, üslubu, tarzı, anlatım yöntemini ikincilleştirmesi açık göstermeciliktir. Bu da eserlerin ziyaretçiye kendisini açmaktaki istekliliğini artırırken sakınca şurada belirir; bir eser, anlatmak istedikleriyle kendisi üzerine düşünme süresini kısaltıyorsa o eserin tüketimi de bir hayli kısa olmaktadır. Konu ve eser üzerine derinlikli düşünmeye ve haliyle kapsamlı çözüm üretimlerine set çeken bu tutum eserin niteliğini tartışmaya açarken, bir fikrin kamusallaşmasına, bireyin zihin açıklığına ve kavrama kabiliyetinin artışına da engel teşkil etmektedir. Bunun yanında sanat duygu ve bilgi dünyamıza bir katkı sunmayacaksa üretim nedeni sorgulanmaya başlayacak ve alımlayıcı, ziyaretçi karşı karşıya kaldığı fikrin kendi bagajındakiyle aynı olduğunu görerek üzerine düşünmeye lüzum görmeyecektir. Çerçevenin içini doldurmaya eserlerde seferber edilen konularla devam edersek, en çok göze çarpanın kadın konulu çalışmalar olduğu söylenebilir. Bunun yanında çevre, hayvan hakları, göç ve tarihi sahnelerin işlendiği çalışmalar öne çıkmaktadır.

Kimi eserlerde bilinen sanatçıların figürlerinin benzerleri yeniden üretilmiş. Örneğin Kolombiyalı sanatçı Fernando Botero’nun, resimdeki estetik değerleri parodileştirdiği, yerleşik güzellik algısının dışında malum tarzdaki çizimleri fuardaki birçok çalışmada tekrar edilmiş. Çalışmalardan bazısı etkilendiği sanatçının geleneğine dahil olmayı ve figürü ve geleneği yeniden üretmeyi başarmıştır.

Birbirinden bağımsız birçok eserin yer aldığı ortamı çerçevelemek şüphesiz zor ve bundan dolayı söylediklerimde zorlama bir sığdırma çabasındansa daha genel bir tarif yapıldığı açık. Fuarda sanat, (istisnalar, başarılı çalışmalar, tekrar izleme isteği yaratanlar dışında) faaliyetin kendisi değil dert edinilmiş konuları anlatmanın bahanesi gibi duruyor. Paranteze alınan eserler fuarın genel ruhunu, kültürel evrenini, anlam eksenini değiştirmeye maalesef yetmese de birçok çalışmanın, müzenin, galerinin bir arada ziyaret edilebilmesi, sanat dünyamızın keşfedilebilmesi açısından epey kıymetli sayılmalı ve bu organizasyonlara destek sunulmalıdır.

Mehmet Özgür Kızılkaya