Fikret Otyam Sanat Merkezi’nde seramik sanatçısı Füsun Kavalcı’nın küratörlüğünde Müze Kumbaramla birlikte düzenlenen Ankara Kumbaram sergisini ziyaret ettim. Füsun Kavalcı ilk mezun ettiğinden son mezunlarına bir çok öğrencisiyle bir arada yapmış bu sergiyi. Altı kuşak bir araya gelmiş ve böyle başarılı bir iş ortaya çıkmış. Ankara’nın sembol olan mimari eserlerini ve coğrafi işaret almış ürünlerini seramik kumbara olarak tasarlamışlar. Hitit Güneşi, Anıtkabir, Atakule, Hitit müzik aleti sistrum, Ayaş domatesi, Ankara simidi, Ankara keçisi, Ankara tavşanı, Ankara kedisi… Hepsi ayrı güzeldi. Ama bir yer özellikle ilgimi çekti. Ankara birası, Kalecik karası üzümü, Akman bozası ve Beypazarı soda şişesi sembollerinin bir arada sergilendiği kısım. Orada Ankara birasını görünce aklıma Mustafa Kemal Atatürk ve başarılı tarım politikası geldi. 1930’larda dünya krizle savaşırken ülkemiz başarılı tarım politikası sonucu yeni ürün üretimleriyle dünyanın en iyi ekonomilerinden birisiydi. Üstelik uzun yıllar süren savaşlardan yeni çıkan bir toplum olmasına rağmen. Şimdi kısaca hem dünyada hem ülkemizde bira üretimi tarihçesine değinip sonrasında Ankara birasının hikâyesini anlatacağım sizlere.
Dünyada Bira Tarihçesi
Bira, insanoğlunun ürettiği en eski içeceklerden biridir. Dünyanın ilk birası (kui olarak bilinen) Antik Çin halkı tarafından MÖ 7000 yılı civarında yapılmıştır. Gelgelelim Batıda, şu anda bira mayalama olarak bilinen işlem, Mezopotamya’da günümüzde İran’da bulunan Godin Tepe yerleşiminde MÖ 3500-3100 yılları arasında başlamıştı. Bira imalatının bu tarihler arasında olduğu kanıtlanmıştır fakat Sümerlerde (Güney Mezopotamya, günümüzde Irak) çok daha önceden yapılıyor olması muhtemeldir. Arkeolojik araştırmalara göre ilk kez MÖ 10000 yılı civarında Ortadoğu’da muhtemelen tesadüf sonucu, buğday çorbasının mayalanması ile keşfedildi. Bu keşif, insanların yerleşik uygarlığa geçmesi, böylece biranın ham maddesi olan tahılları bol miktarda üretip tüketmesinin bir sonucuydu. (1) Sümer ve Mısır kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla yazının bulunmasından sonra da Ortadoğu’da başlıca içki olarak bol miktarda tüketildi. Antik Mezopotamya halkı, birayı o kadar çok seviyordu ki onlar için bu içki günlük temel gıda maddelerinden biriydi. Resimler, şiirler ve efsanelerde hem insanları hem de tanrıları, içkinin içindeki ekmek veya ot parçalarını süzen bir pipet yardımıyla tüketilen birayı içerken betimlemişlerdir. Bira, koyu ve bugünkü yulaf lapası kıvamındaydı ve pipetin de Sümerler yahut Babiller tarafından özellikle bira içme amacıyla icat edildiği düşünülmektedir.
Su ve çaydan sonra en popüler üçüncü içecek konumundadır. Bira tahıldan üretilirː Yaygın olarak malt arpa kullanılır ama buğday, mısır ve pirinç de kullanılan ürünler arasındadır. Yapım aşamasında şıra (malt-su karışımı) içerisindeki nişastanın fermantasyonu sonucu etil alkol ve karbondioksit açığa çıkar ve bira köpüğüne sahip bira meydana gelir. Çoğu modern bira, biraya acılık ve farklı lezzetler katan, doğal bir dengeleyici ve koruyucu görevi gören şerbetçi otu ile hazırlanmaktadır. Şerbetçi otu yerine veya şerbetçi otu ile birlikte aroma katabilecek meyve ve çeşitli otlar da kullanılabilmektedir. Seri üretimde, doğal karbondioksit üretimi genellikle işlem sırasında çıkarılır ve yapay karbondioksitleme kullanılır. En popüler bira türleri arpa birası, buğday birası, çavdar birası ve darı birasıdır.
Alkol oranı “spéciales”lerin büyük bölümünde 5 ila 7 derece, “luxe”lerde 4 ila 5 derecedir, yemekte tercih edilen “light” biralarda 3,5 dereceden daha azdır. Yüksek teknoloji sayesinde üretilen alkolsüz biralarda ise bu oran 0,015 dereceye kadar düşer (örneğin ihracat ağırlıklı üretilen Efes Alkolsüz). Buna rağmen esmer biralardaki alkol oranı 12-13 dereceyi bulabilmektedir. Dünyanın en sert birası, Fransa’da “La Samichlaus” adı verilen biradır. Yılda sadece bir gün, Saint Nicolas gününde satılır ve bir yıl sonra içilir. Son yıllarda Avrupa’da, Atlantik ötesi biralar modadır; Amerika’nın hafif biraları, şerbetçi otunun az kullanıldığı biralar, yeşil limon eşliğinde içilen Meksika’nın Corona birası gibi. Bira, plastik şişede, cam bira şişesinde veya teneke içecek kutusunda dağıtılabilir. Ayrıca özellikle pub ve barlarda biralar bira bardağı, pint bardağı, schooner bardaklarda sunulur. Özel olarak biralar bira musluğundan süzülür.
Ülkemizde Bira Tarihçesi
Anadolu’da Sümerlerden beri bira içildiği bilinmekte. Bira, 1839 senesi sonrasında Batı’ya açılma sürecinde Osmanlı’ya girmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nda biraya ait ilk mevzuat 1847’de konulmuş. Mevzuatın genellikle uygulamayı izlediği gerçeğine dayanarak arpa suyu veya biranın 1847 öncesi bilindiği, tüketildiği ve üretildiği söylenebilir. 1840’lı yıllarda ise birahaneler açılmaya başlamış.
Osmanlı’da normalde azınlıklar (Erzurum’daki Ermeniler) bira üretebiliyordu. Devlet tarafından ilk ruhsat 1894’te İsviçreli Bomonti kardeşlere verildi. Bomonti markasıyla üretime başlayan Bomonti kardeşler Türkiye’nin ilk bira markasının da kurucusu. 1894 yılında 1.2 milyon litre olan bira üretimi 1913-14 yıllarında İstanbul, İzmir ve Selanik’teki üretimlerle beraber 9.9 milyon litreye yükselmişti. İkinci meşrutiyetin ilanından sonra bira üretimi hızla artmıştı.
1909 yılında ise Bomonti’nin karşısında ilk rakip bira firması olan Nektar İstanbul Büyükdere’de kurulur. Ancak iki şirketin birbiriyle giriştiği rekabet iki firmanın da zarar etmesiyle sonuçlanınca Bomonti ve Nektar birleşme kararı alır. 1912 yılında “Bomonti-Nektar” olarak ortaya çıkarlar. Bomonti-Nektar sadece bira ile sınırlı kalmaz ve İzmir’de ilk rakı fabrikalarını kurarak işlem hacimlerini artırmaya çalışırlar. Uzun yıllar boyunca ülkemizdeki bu alanda en ciddi firma olarak ayakta kalan şirket Cumhuriyet’in kurulmasının ardından içki tekeli sorunu ile karşılaşır. Sonrasında ise Bomonti Bira Fabrikası, Tekel şemsiyesi altında üretimine devam eder. Tekel şartlarının yumuşatılmasının ardından 1967’de İzmir’de 1969’da İstanbul’da Cumhuriyet döneminin ilk özel bira fabrikaları kurulunca pazar payını yitirmeye başlar. Bomonti adının kullanılmasının kaldırılmasından sonra, uzun yıllar “Tekel Birası” adı altında üretimini sürdüren fabrika 1991 yılında tamamen boşaltılır. 2010 yılında fabrikanın bulunduğu arazide yeni bir inşaat projesi başlatılmışsa da “Bomonti” markası Türkiye’nin ilk birası raflardaki yerini yeniden almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Ürettiği İlk Bira: Ankara Birası
Gelelim asıl hikâyemize, Ankara Birasının öyküsüne. İzmir İktisat Kongresi ile tarım politikasının temel ilkesi “Milli ekonominin temeli ziraattır” şeklinde belirlenir. Uygulanacak tarım politikasının temel felsefesi ise Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ülkenin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil(üretici) olan köylüdür” sözüne dayanır.
Çoğu kişi bilmez bir zamanlar Ankara’da Ankara Birası içildiğini. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün emri ile Atatürk Orman Çiftliği’nde 1925 yılında bir bira fabrikası kurulmuştur. Amaç hem yerli üretimi teşvik etmek hem de halkın içebileceği ve daha az zararlı bir içki üretmektir. İlk başlarda Atatürk Orman Çiftliği markasıyla üretilir.
1929 yılında Dünya genelinde büyük bir ekonomik kriz çıkmış ve Atatürk’ün başarılı tarım politikaları ve yeni ürün üretimi teşvikleriyle bu büyük krizden en az etkilenen ülke Türkiye olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk 1932’de yerli üretime destek olmak amacıyla İç Anadolu arpa üretiminin gelişmesi yanında başka bir şey de istiyordu. Malt küspelerinin kullanılarak hayvancılığın gelişmesini ve süt kalitesinin artmasını. Bunun nedeni malt artıklarından hayvanlar besleniyor ve bu çok değerli besinlerle daha kaliteli süt vermeye başlıyorlardı. O zamanki alkol kanununa göre bira alkollü içki sayılmıyordu. İlk olarak 1934 yılında Ankara Birası markasıyla üretilmiş. Atatürk Orman Çiftliği içindeki bira fabrikası için Viyana’daki fermantasyon endüstrisi teknik okulunda Prof. Kluger‘den teknik danışmanlık alınmış. Ekipmanlar ve tesiste bira üretimi için gereken her şey o zamanlar Macaristan’ın Skoda fabrikasından alınmış. Atatürk Orman Çiftliği bu içeceği günümüzde butik olarak yeniden üretse ne güzel olur öyle değil mi?
O dönemde Ankara Birasının tüketimini teşvik edici çeşitli reklamları da vardır. Dönemin gazetelerinde sürekli reklamları tam sayfa veya yarım sayfa olarak yer almış. O dönemde en çok reklamı verilen ürünün Ankara Birası olduğu söylemek de mümkün. Hatta ülkemizde belki de televizyon yayıncılığı o yıllarda başlasaydı TV reklamlarında da ilk reklam olarak yer alırdı.
Sonrasında 1939 yılında çıkan kanunla, çiftlik içindeki alkollü içki fabrikaları (2 adedi bira) Tekel Genel Müdürlüğü’ne devredilmiş. Daha sonra tekel birası olarak Yozgat’ta üretimine devam edilmiş.
1963 yılına gelindiğinde Ankara Birasının yapıldığı fabrika Ankara viskisi de üretmiş, 2011 yılına kadar da devam etmiş. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk ve son ürettiği viskidir. 2004 yılında Ankara Viskisi’nin üretim hakları Mey İçki’ye devredildi. Yaklaşık on yıl süreyle bu şekilde üretime devam edildiyse de dünyaca ünlü alkol üreticisi Diageo 2011’de markayı satın aldı. Tamamıyla yabancı yatırımcının eline geçtikten kısa bir süre sonraysa Ankara Viskisi’nin üretimine son verildi. Şişe tasarımı ve amblem konusunda sıkça değişikliğe uğrayan Ankara Viskisi; yıllar içinde farklı dönemlerde Hitit Güneş Kursu’nu, Türklerin ulusal sembolü olarak kabul edilen Bozkurt motifini ve şehrin yerli kedi ırkı olup dünyaca tanınan Ankara kedisini marka logosu olarak kullanmıştır. Alkol oranı %43 olan viski genellikle 70 cl olarak üretilmiştir. Türk viski uzmanı Bozkurt Karasu’nun kişisel internet sayfasında yayınladığı yazıya göre Ankara Viskisi içilirken burunda kuru üzüm ve erik kokuları, damakta sert ve acı bir baharat tadı hissedilmekte; bitişi ise kısa sürüp yine aynı baharat aroması alınmaktadır.
Türkiye’de 1970’lerin ortasında başlayan bira içki mi değil mi tartışmaları sonucunda 11 Haziran 1979’da TBMM de çoğunluk kararıyla çıkan bir yasayla içki sayılmıştır.
Kaynakça:
https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-223/antik-cagda-bira/
http://www.gunceltarih.org/2012/02/tarihe-meydan-okuyan-bira-ve.html
https://www.lavarla.com/ankara-birasinin-hikayesi
Standage, Tom, Altı Bardakta Dünya Tarihi, Turkuvaz Kitap, 2005, sayfa 17 (1)