MÜZELERİN TARİH BOYUNCA YOLCULUĞU
Müze, Toplumun hizmetinde olan ve onun gelişimi için çalışan, insanlığın somut ve soyut kültürel mirası tanıması ve sahiplenmesi amacıyla bilimsel yöntemlerle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koleksiyonlar oluşturan, koruyan, tanıtan, sürekli ve geçici olarak sergileyen, eğiten, kültürel, sanatsal zevkini ve dünya görüşünü geliştirmesinde etkili olan, kamuya açık, kar amacı gütmeyen daimi kuruluşlardır.
Müzeler koleksiyon anlamında çeşitliliği, yeni sergileme ve anlatım yöntemlerini, toplumsal paylaşımı sağlar. Çağdaş müzecilik anlayışı da bunu gerektirir.
Kültürel değerlerin korunmasında ve geleceğe taşınmasında önemli rol oynayan müzecilik olgusu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de koleksiyonculukla başlamıştır.
Ülkemizde müzeciliğin geçmişi Selçuklu Devletine kadar dayanırken modern anlamda müzecilik 2. Abdülhamid döneminde arkeolog Osman Hamdi Bey (1842-1910) ile başlamıştır. Osman Hamdi Bey Lübnan’da 1887 yılında yaptığı kazılar sonucu dünyanın en müthiş eserlerinden olan İskender Lahdini bulmuş, 1891 de İstanbul Arkeoloji müzesini kurarak çağdaş Türk müzeciliğini başlatan isim olarak kabul edilir. Osman Hamdi Bey’den günümüze müzecilik daha da gelişti ve artık dijitalleşmiş sanal müzeciliğe geçildi. Artık müze ziyaret etmek için gerçek bir müzeye gitmeden de sanal ortamda o muhteşem eserleri görebiliyoruz.
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzecilik bölümü öğretim üyesi Dr. Ceren Karadeniz fakültenin konferans salonunda müzelerin kuruluşundan günümüze dek olan değişimini anlatan ‘Müzelerin Tarih Boyunca Yolculuğu’ isimli bir seminer düzenlemişti. Bu seminerde özellikle müze binalarının üzerinde ve günümüzdeki sanal müzecilik üzerinde durdu. Bu semineri bir de bu yıl 2 Eylül 2020 günü Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün konuğu olarak Covid-19 pandemisinden dolayı internet üzerinden görüntülü olarak verdi. Buna rağmen 2019 yılındaki yüz yüze konferansa göre katılım oldukça fazlaydı.
Dr. Ceren Karadeniz müzecilikte teknolojinin ne kadar iyiye gittiğini vurguladı. Hem ülkemizden hem dünyadan örnekler verdi. Dünyadan verdiği örneklerde Birleşik Arap Emirlikleri başkenti Abu Dabi’deki Louvre Müzesindeki eserler otoyol kenarında dev bilboardlarla görüntüsü verilip radyo ile entegre olması, radyo frekansı otomatik olarak 30 saniyelik bir spota geçerek gördükleri parçanın hikayesine ve tarihine dair bilgi veriyor. Bu sayede radyo adeta bir müze rehberi görevi görerek hem görsel, hem de işitsel bir deneyim yaratılması sağlanıyor. Bu dünyada bir ilk.
Ülkemizden verdiği örnek ise Çanakkale Troya Müzesiydi. Troya Müzesi pandemi sürecinde sanal ortamda en çok ziyaret edilen müzelerden birisi olmuştu. Yani eserlerini dijital ortama taşımayı başaran müzeler hem ziyaretçi sayısından mahrum kalmadı hem de tanıtımları ve reklamlarını da daha da iyi yapmış oldu. Müze ziyaretçi rakamları da daha net ve sağlıklı bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Dr. Ceren Karadeniz’in verdiği iki seminer arasındaki en büyük fark ikincisinde katılımın daha yoğun olmasının yanısıra pandemi sürecinde müzelerin durumunu anlatmasıydı. İlk seminerde daha çok müze binaları mimarisi ve içindeki eserlerin dijital ortamda iyi bir tanıtımının yapılması ve ortaöğretim de arkeoloji ve müzecilik dersinin okullarda ders olarak okutulmasını, bu derslerin sevdirilmesinin sağlanmasıydı. İkinci seminerde bu konuların üzerinde tekrar durmasının yanısıra pandemi sürecinde eserlerini dijital ortama taşımayı başaran müzelerin ziyaretçi sayısından mahrum kalmayıp, reklam ve tanıtımlarının da başarılı bir şekilde yapılmasının üzerinde durması oldu.
Bütün bunlardan benim çıkardığım anlam ve yorumuma gelecek olursak, bazı müzelerin binaları müzecilik açısından sağlıklı değil, sergilenme alanları yeterli gelmiyor, yer sorunu oluyor işte tam da burada eserin fotoğrafı çekilip dijital olarak sergilenme sağlanabilir. Ayrıca, müzecilikte dijitalleşme eserlerin yıpranmasını, hasarı ve zararı da önemli ölçüde azaltıyor. Yani dijital müzecilik sergilenemeyen eserlerin de sergilenmesini sağlıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki teknolojiyi de oldukça başarılı buldum. Otoyol kenarında dev bilboardlarda araçla geçerken radyo frekansından eser tanıtma çok başarılı. Ülkemizde de bu yapılmaya başlanırsa vatandaşlarımızda kültür birikimi ve bilgisi olmuş olur. Örneğin İzmir Aydın otoyolu kenarında uygulanmaya başlanabilir. Efes Antik Kentindeki dünyaca ünlü eserleri bu şekilde tanıtabiliriz. Efes Antik Kenti müzesindeki ‘’Güzel Artemis’’ heykelini kaç kişi biliyor? Ve ya ‘’Denizler Tanrısı Poseidon’’ heykelini kaç kişi biliyor?