Sanal müzemiz 24 saat açıktır

Bir Kuruşun Maliyeti

Osmanlı’da basılan ilk kuruşlar yüksek miktarda saf gümüş kullanılarak elde edilmiştir. III. Ahmet (1703-1730) döneminde tedavüle sokulan kuruşların ağırlığı 25.6 gram iken içinde 16 gram gümüş barındırmaktadır.[1] Bu dönemki Osmanlı kuruşu 120 akçe ya da 40 paraya karşılık gelecek değerde üretilmiştir. Bu paranın değeri şu şekilde izah edilebilir: Bir Osmanlı kuruşuyla 1846 yılında bir simit alıp (10 para), Galata Köprüsü’nden geçmek için 5 para verip sonrasında bir çeki odun edinilebilirdi (20 para).[2] Dolayısıyla bizim bugün kullandığımız anlamda bir para birimine karşılık gelmezdi kuruş. Bugün kuruş dediğimize benzer kullanıma Osmanlı’da mangır denmekteydi. Bakırdan imal edilen bu paranın imal edilme maliyeti düşük ancak nominal değeri bu maliyete göre yüksek olduğundan çok sayıda sahtesi üretilmiş ve 1691 yılında tedavülden kaldırılmıştır. Osmanlı kuruşu ise önceleri gümüşten üretilirken zamanla gümüşün miktarı azaltılmış ve yine darb etme maliyeti yüksek çıktığında bakıra doğru bir geçiş yaşanmıştır.

Kuruş ya da Osmanlı’da ifade edilen biçimiyle guruş Avrupa’da gümüş madenlerinin işlenip sunulmasıyla ortaya çıkmıştır. Almanca grosch kelimesinden türetilmiştir. Bu paraların yaygınlaşması Amerika kıtasının keşfiyle edinilen geniş gümüş madenleri dolayısıyla olmuştur. Bu sayede kuruş Osmanlı piyasasına da girerek kabul edilen bir ödeme aracına dönüşmüştür. Osmanlı piyasasında, devlet kendi kuruşunu basmadan evvel de bu paralar kullanılmaktaydı. En çok da Hollanda taleri bilinmekteydi ve üzerindeki aslan motifi dolayısıyla onlara “esedi guruş”, “aslanlı guruş” ismi verilmiştir. Hatta üretilen ilk kuruşlar bu parayı model almıştı.[3]

Paranın söylediği, işaret ettiği miktarın parayı meydana getiren alaşımdan daha fazla oluşu da daha az oluşu da sorunlar yaratmıştır. Paraların altın gümüş gibi madenleri temsilen basıldığı zamanlarda, örneğin bir kuruşun içindeki gümüş miktarının bir kuruştan değerli olması durumunda paraların eritilerek içindeki alaşımın elde edilmeye çalışıldığı bilinen bir uygulamaydı. Buna karşılık paranın nominal değerinin, onu meydana getiren maddeden daha yüksek oluşu da sahte para, kalp para üretimine neden olmuştur. Paranın ham maddesi, paranın kendisinden daha düşük fiyattaysa mal etme değeri çıkartıldığında aradaki farktan kar elde etmeye çalışılmaktaydı. Devletler de buna benzer bir gelir kalemine sahiptir aslında. Buna senyoraj geliri denmekte ve paranın üzerinde yazan değerle parayı mal etme değeri arasındaki fark gelir olarak hazineye aktarılmaktadır. En eski gelir elde etme yöntemlerinden biri olarak senyoraj geliri, para basmanın aynı zamanda para kazanmak anlamına da geldiğini ifade etmektedir.

Devletler senyoraj gelirini artırmak için -kuruş üzerinden anlatacak olursak- paranın içindeki metal içeriği düşürmeyi deneyebilir. Örneğin Osmanlı’da 1696’da gümüş kuruşun gram ağırlığı 26 iken içindeki gümüşün ağırlığı yaklaşık 16 gram idi. 1870’de bu sırasıyla 1.2 gram ağırlığa, 1 gram da gümüş içeriğe dönüşür.[4] Gelir elde etme ihtiyacı dolayısıyla içeriğin ve ağırlığın düşürülmesi mümkün iken aynı zamanda diğer para birimlerine karşılık kur değerinin düşeceği de akılda tutulmalı ve enflasyonla aslında amaç edilenden uzağa düşüleceği hatırlanmalıdır. Nitekim Osmanlı’da tağşiş yani paranın içindeki maden miktarının düşürülmesi gelir elde etme etme amacındansa, savaşlar, ham maddeye ulaşımdaki sıkıntılar gibi nedenlerden dolayı zorunlu olarak uygulanmış ve paranın değeri diğer para birimlerine karşı ciddi bir değer kaybı yaşamıştır. Öyle ki 19. yüzyıla gelindiğinde daha önce birçok şey almada yeterli olan bir kuruşun artık en fazla 1 okka ekmek almaya karşılık gelmesi yaşanan enflasyonun boyutu hakkında fikir verebilir.[5]

Tanzimat’ın ilanı sonrasında yapılan para reformuyla birlikte tağşiş uygulamalarından vazgeçilerek 1 kuruşun içindeki gümüş miktarını 0.8 ayarında tutmaya çaba gösterilir. 1855 yılında bugünkü uygulamaya benzer biçimde 1 kuruş bakır içeriğe sahip olacak şekilde darb edilir.[6] Paranın, içerisindeki değerli madenleri değil kendi nominal değerini, söylediği miktarı temsil ettiği anlayışa böylece geçilmiş olur. Bakırdan daha önce de para imal edilmiştir ancak tedavül denetimi eksikliği ve dayanıklı üretilemeyişi nedeniyle bu uygulama o zaman terk edilir. Cumhuriyet kurulduktan sonra ilk 1 kuruş 1935 yılında basılır. Bu kuruşlar da çoğunlukla bakır alaşımından üretilir. Alaşım miktarı %75 bakır, %25 nikel şeklindedir.


1935’te tedavüle sokulan cumhuriyetin ilk 1 kuruşları 1950 yılında tedavülden kaldırılır. Yerine 1947 yılından itibaren piyasaya sunulan %70 bakır, %30 çinko alaşımı içeren, üzerinde buğday motifi olan kuruşlar geçer.

 

Sikke.net sitesinden alınmıştır

Alaşımında sürekli değişiklik yapılarak ve en son alüminyum ve demirden imal edilen, 1975’te tedavüle sokulup 1989’da tedavülden çekilen 1 kuruşların ardından 2005 yılına kadar 1 kuruş basılmaz.

Sikke.net sitesinden alınmıştır

2005 yılında paradan altı sıfır atılmasıyla birlikte 1 kuruş yeniden hayatımıza girer. %70 bakıra karşılık %30 çinko oranında basılan bu paralar şu anda %90 bakır, %10 çinko alaşımına sahiptir.

Sikke.net sitesinden alınmıştır

 

Sikke.net sitesinden alınmıştır

1 kuruşun tasarımı Alptekin Bayram tarafından yapılır. Kardelen çiçeği motifiyle süslenen parada bu tercih çiçeğin duruşuna gönderme yapılarak, Türkiye’nin doğasının insan ve küresel nedenlerle zedelenmesine, yok olmasına dikkat çekmek amacı üzerinden açıklanır.[7]

1 kuruşun öncelikle çevresel ve ardından ekonomik nedenlerle tedavülden kaldırılmasını beklemek, belki de paranın üzerindeki motifle anlatılmak istenene en uygun tavırdır. Bakır elde etmek için açılan maden sahaları bölgenin doğal dengesini baştan itibaren bozar. Yüzey ve yeraltı sularına atıklar karışır ve maden sahası kapatıldığında dahi bu atıklar çevreyi etkilemeye devam eder. Bölge cevherin üretimine uygun biçimde düzenlenir ve bu düzenleme sırasında arazinin yapısı ciddi anlamda zarar görür. Yüksek miktarda sera gazı ve karbondioksit üretimi ve yayılımına neden olur. Yaydığı kirletici maddelerin ötesinde madenin çıkarılması için harcanan güç çok fazla ve yüksek maliyetlidir.

Türkiye 2015’te yapılan bir çalışmaya göre bakır ithalatında dünyada altıncı sıradadır. [8]2019 Aralık ayında yapılan bir çalışmaya göre bakır ham maddesi açısından Türkiye %95 oranında dışa bağımlıdır.[9] 2013 yılında bir soru önergesi dolayısıyla öğrendiğimize göre 1 kuruşun maliyeti 2.64 kuruştur.[10] Bu maliyetin dışa bağımlılığımızın son verilere göre değişmediği ve TL’nin değersizleşmesi de hesaba katılınca azaldığını düşündürecek bir bilgi yok elimizde. Üstelik metal değeri nominal değerinden daha yüksek olduğundan 1 kuruşların toplanıp eritilmesiyle kazanç elde edildiği de sıkça gündeme gelmekte, bu da alaşımın paranın üstünde yazan miktardan daha değerli olduğu fikrini yaygınlaştırmaktadır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı para miktarı tablosuna göre piyasada 295 milyon civarında 1 kuruş var. Yüksek maliyeti nedeniyle hazinenin senyoraj geliri elde edememesi, piyasada çok rastlanmamasının akla materyal değeri yüzünden toplatılıp eritilmeyi getirmesi, içeriğindeki alaşımın çevresel zararları düşünüldüğünde en iyisi 1 kuruşun bir nostalji malzemesi haline gelmesidir. Norveç, Kanada, Brezilya gibi ülkeler talep eksikliği, çevresel etki ve maliyet yüksekliğinden 1 kuruşu kaldırma yoluna gittiler. Sıradaki ülke Türkiye olsa hiç de fena olmaz. Bundan böyle bu paranın üretilmemesi üzerindeki motifle verdiği mesaja da uyar hem.

[1] Şevket Pamuk, “Kuruş”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2002), s. 458-59.

[2] Hüseyin Al, “Tanzimat Döneminde Ufaklık Para Sorunu (1839-1879)”, Ekonomi Bilimleri Dergisi 3/1 (2011): 69-78.

[3] Pamuk, age.

[4] Halime Alkan, Osmanlı Para Tarihinde Tağşiş (Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, 2014), 263-65.

[5] Pamuk, age.

[6] Al, age.

[7] http://ms.hmb.gov.tr/uploads/sites/7/2019/09/Screenshot-from-2019-09-11-14-36-23.png

[8] https://www.mta.gov.tr/v3.0/sayfalar/bilgi-merkezi/maden-serisi/Bakir.pdf

[9] http://www.turkishmetals.org/files/downloads/6-BAKIR%20ARALIK%202019%20DEĞERLENDİRME.pdf

[10] https://www2.tbmm.gov.tr/d24/7/7-10981sgc.pdf

Mehmet Özgür Kızılkaya