Sendrom ya da belirgi; “birbirleriyle ilişkisiz gibi görünen, ancak bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak kendilerini gösteren bulguların bütünüdür”¹. Benim anladığım kadarıyla sendrom niyesi nasılı tam olarak bilinmeyen psikolojik rahatsızlıktır. Birçok ilginç sendrom türü vardır ve Stendhal sendromu bunlardan bir tanesidir. Bu belirgi Floransa sendromu, hiperkültüremi ya da sanat zehirlenmesi olarak da bilinir. Adını 18.-19. yüzyıllarda yaşamış Marie-Henri Beyle adlı yazarın mahlasından almıştır. 1817 yılında Stendhal Floransa’da o müze benim bu bazilika senin bu saray da benim diye gezerken artık son durağı Santa Croce Bazilikası’nda açlıktan gözü kararıp yorgunluktan ayağı titreyince ve üstüne üstlük yanındakiler tarafından bu durum fark edilince bizim sanatçı ruhlu arkadaş ortaya bu tezi sürmüştür. Bu arada daha önce başına böyle bir şey gelen Voltaire ise Kolomb sendromuna yakalandığından sendromun adını Stendhal’a kaptırmıştır. Gerçi Voltaire sonradan bu duruma eserlerinde değinmemesinin ödülünü Benjamin Franklin’in tekris törenini onurlandırmasıyla almıştır. Bu arada sadece Stendhal’a oaklanmayalım; kim bilir belki sizde de Server Bedi sendromu vardır. Yani o kadar müze geziyorum, bir sürü sanat eserine bakıyorum da benim niye kalbim küt küt çarpmıyor, neden ağzımın üstüne kapaklanmıyorum, Allah kahretsin neden tak diye tahtalıköyü boylamıyorum gibi saçma sapan düşüncelere kapılmayın. Açın Bir tereddütün romanı’nı ya da Yalnızız’ı seçin oradan bir karakter sendromun tillahını yaşayın. Mefharet olun, Necile olun hatta Feriha, Selmin olun. Yalnız erkek karakter olarak –Tereddütteki- yazarı tavsiye ederim. Eğer Safa’nın kadınları beni sarmıyor ya da okumaktan haz almıyorum ancak yaşayacağım sendrom da biraz edebiyat azcık sanat koksun diyorsanız Garip Orhan sendromu tam size göre şiir kitaplarınızın arasına lavanta kokulu “OMO” dökerek bu sendroma girişinizi başlatabilirsiniz.
Yani sanat galerilerinin oyununa gelmeyelim yaşayacağımız sendroma kendimiz karar verelim. Taa Floransalara geldim şimdi burada düşüp bayılmazsam herkes sanattan anlamadığımı düşünür korkusuyla midenizde kasılmalara sebep verip sonra Uffizi müdürünün ekmeğine yağ sürmeyin. Ayrıca gerçekten bu sendromu tutup elinizde kalmasını istiyorsanız Davut heykelini Floransa’da görün İngiltere-Victoria&Albert Müzesi’ndeki kopyası aynı etkiyi yaratmıyor. Bu arada ablütofobi, androfobi, venüstrafobi, ya da jimnofobiniz varsa mümkünse Venüsün doğuşu – Davudun heykeli falan deyip Santa Maria Nuova hastanesi doktorlarının sizi yemesine izin vermeyin. Mümkünse karnınız tok ve dinlene dinlene gezin ve en önemlisi önünüze bakarak yürüyün …..
¹ https://www.toraks.org.tr/halk/News.aspx?detail=2462 (erişim tarihi:16.12.2019)
² https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46603957 (erişim tarihi: 16.12.2019)
³ https://www.tarihlisanat.com/davutheykeli/ (erişim tarihi: 16.12.2019)