Kumbaralar Bize Ne Söyler?
İnsanlık tarihi düşünüldüğünde paranın icadı çok da uzun bir geçmişe sahip değildir. M.Ö. 7. yüzyılda ilk izlerine rastlanan paranın öncesinde topluluklar kendi ihtiyaçları doğrultusunda belirledikleri değişim araçlarını kullanırlardı. Bir sebze ya da hayvanın değişim aracı olarak değerlendirilmesi insanlar arasındaki ekonomik ilişkiyi düzenlerdi. Belki bu çoğu insana yabancı gelebilir ancak bugün halen paranın değeri, çok basite indirgeyerek söylenirse toplumların sahip olduklarına göre belirlenir ve paranın malı karşılamadığı durumlarda enflasyon ortaya çıkar. Paranın serüveni binlerce kavramı, olay ve nedeni içerir. Bunlardan birisi de şüphesiz kumbaralardır. Günümüze kadar gelmiş en eski kumbaranın M.Ö. 2. Yüzyıla temellenen ve bugünkü Aydın sınırları içinde kalan Priene’den olması ilginçtir.[1]
Nitekim bugün Aydın’ın yer aldığı coğrafyada (benzer zamanlarda farklı kültürler kullanmış olsa da) parayı ilk kez kullandığı düşünülen Lidyalılar da hüküm sürer ve bilinen en eski kumbaranın bu coğrafyadan oluşu paranın tarihinde tesadüfi bir kesişim yaratır. Gerçi günümüze kalan en eski kumbaranın artık Priene’den değil Mezopotamya’dan olduğu bilinmekteyse de bu durum kumbara ve paranın yarattığı kesişim çizgisini değil yalnızca ilk olduğu bilgisini zedeleyebilir.
Kumbaraların bilinen ilk örnekleri sadece para atma bölmesine sahipti. Paranın çıkartılacağı bir yeri olmayan eski kumbaralar tek seferlik kullanıma müsaitti. Çünkü paranın çıkarılabilmesi ancak kumbaranın kırılmasıyla mümkün olabiliyordu. Bu mesele, neden tarihten günümüze çok fazla kumbara kalmadığını da açıklar. Bu dönemlerde kumbara işlevi ancak kendisinin ortadan kalkmasıyla mümkün hale gelen bir araç olarak ironi de biriktirir. Bunun yanında bir kumbaranın ancak bir defa kullanılabiliyor oluşu, insanların daha fazla tasarruf yapmasına neden olur. Zira kumbaralardan azami verim alabilmek için onlar genellikle tam olarak dolduğunda kırıldığından bir yanıyla insanlar kendi malına zarar vermeyi ne kadar geciktirirse bir o kadar birikime sahip olabilirdi. Bu ilişki çelişki içeriyor gibi gözükmekte ve hem kayıp hem kazanç getirmekteydi. Kaybı azaltmak ve kolay kırabilmek amacıyla genellikle kumbaralar bu dönemlerde kilden, seramikten yapılır. Bundan olacak ki genellikle kumbara yapımında değerli görülen malzemeler kullanılmaz. Çin’de, 283-343 yıllarında yaşadığı tahmin edilen Ge Hong tarafından yazıldığı düşünülen Xijing zaji isimli kitapta bu duruma dikkat çekilir ve topraktan yapılma kumbaralardan (pinyin**: pü mǎn) söz edilir.[2]
Kilden kumbaraların şekilleri kolayca yapılmasına dikkat gösterilerek tasarlanır. Yuvarlak, kare ya da buna benzer geometrik stillerin kullanımı bundandır. Ancak kumbaralarda bir de geometrik biçimlerin dışında domuz kullanılır. Birçok gerekçeyle açıklanan bu tercihin sebeplerinden biri olarak yapımın kolay olduğu söylenmekte. Biraz daha bu meseleye odaklanıldığında ise konu iyice çetrefilleşir. Domuz kumbaraları, kumbara tarihi kadar eski olmasa da buna rağmen uzun bir geçmişe sahiptir. Endonezya’da Cava’da 14. yüzyıldan önceye temellenen domuz kumbaraları bulunur. Keza Çin’de de benzer ve hatta daha öncesinde domuz kumbaraları ile ilgili buluntulara rastlanır. İki kültürde de domuzun kullanılması aynı bağlamda gerçekleşmez. O dönemde Cava’da domuz mutluluğu sembolize ettiğinden, bu şekle sahip kumbaralardan işlevinden bağımsız, süs olarak yararlanılır. Çin’de ise domuz tombulluğundan dolayı zenginliğe işaret eder ve kumbaralarda bu figür bu yüzden tercih edilir. Cava’da domuz ayrıca az masraflı ancak bol getirili bir hayvan olarak da görülür ve muhtemelen domuz besleyen, yetiştiren tüm toplumlarda buna benzer açıklamalara rastlanır.
Domuz kumbaralarının tarihi Batı’da ilginçleşir ve kökeni tayin etme izlerin silikleşmesinden dolayı zorlaşır. Kumbara İngilizcede “piggy bank” olarak yani motamo çeviriyle domuz kumbara olarak bilinir. Fransızcada “tirelire” kelimesi kullanılsa da genellikle domuz figürlü kumbaralar yapıldığından onlar da zamanla “cochon tirelire” yani domuz kumbarası ismini kullanmaya başlar. Batı’da toplumlar kumbara kelimesinin içine dillerinde “domuz”u karşılayacak kelimeyi koysun ya da koymasın, kumbara dendiğinde sembolik olarak akla ilk gelen şey domuz olur.
Batı’ya “piggy bank”in Endonezya ve Çin’e giden kaşifler yoluyla taşındığı iddiası gibi konuyla ilgili dikkat çekici birçok yorum vardır. Bunlardan en bilineni ama şüpheyle yaklaşılması gerekeni, İngilizcede kil anlamında kullanılan bir kelimenin ses benzerliği sonucu piggy’e dönüşmesidir. Pygg Orta Çağ İngilizcesinde (ya da Orta İngilizcede) kil anlamına gelmekte ve bu malzemeden insanlar para kutuları yapmaktadır. Pygg (kil) ve pigge (domuz) aynı sese sahiptir ve bir zaman sonra pygg kullanılmayan ve unutulan bir kelime haline gelir. 19. yüzyılda eski usul kilden kumbara yapılması talep edildiğinde, ses benzerliğinden, yani tesadüfen domuz şeklinde kumbaralar seri olarak üretilir ve bu tasarım ürünler çok beğenilir. Tarihte tesadüfün yol açtığı bir durum neticesinde kumbara kelimesine karşılık piggy bank’in kullanıldığı söylense de bu yoruma itiraz eden ve ciddiye almayan uzmanların da olduğu unutulmamalıdır. Başka bir yoruma göre piggy bank kil ve domuzun ortak ilişkisine karşılık gelen çamurdan dolayı türetilen bir kelimedir. Kilin ve domuzun çamurla, toprakla münasebeti domuz kumbaraların yapılması için yeterli bir motivasyonu oluşturur mu bilinmez ama yine de yorum olarak belirtilmesinde fayda var. Bundan başka kumbara yapımında kullanılan kilin rengiyle domuz arasında bir benzerlik de kurulur. Aynı zamanda bu figürün kullanılmasında domuzun açgözlülüğü ile para biriktirme arasındaki ters açıya da göndermede bulunulmakta. Ses benzerliğinden türediği ya da genellikle birçok kültürde zenginliği, üretimi, birikimi ve bolluğu işaret etmesinden dolayı kullanıldığı varsayılan domuz figürlü kumbaralar, Fransa’nın PACA bölgesinde daha farklı bir serüvenle ilişkilendirilmekte. Bu bölgedeki insanlar vergiden kaçabilmek için altınlarını domuzlarına yedirip sonrasında boşaltım yoluyla yeniden mallarını edinebiliyordu. Muzip biçimde burada yaşayan insanların kumbaraya şekil verirken fazla düşünme ihtiyacı hissetmediği ya da domuz kumbaralar çıkınca hemen benimsediği söylenebilir.
Sembolik anlama sahip tek hayvan tabii ki sadece domuzlar değildir. Bundan dolayı kumbaralarda çeşitli kültürlerde farklı hayvan ya da armalar kullanılagelir. Örneğin Çin kültüründe Feng Shui öğretisinden gelme, ağzında para tutan, sırtında yedi elmas bulunan kurbağa (para kurbağası – Jin Chan) serveti ve bolluğu temsil ettiğinden kumbara olarak da sıkça değerlendirilir. Buna benzer şekilde Japon kültüründe de Maneki Neko isimli çağıran ya da el eden kedi figürü kumbara olarak tercih edilir. Bu kedinin popüler kültüre dahil olmasıyla jestleri de kültürden kültüre farklılaşır. Bazı kültürlerde patisi aşağı bazısında yukarı bakarken, bazısında her iki eli, kiminde sadece sol ya da sağ elini kaldırmış şekilde tasarlanır. Bu kedinin müşteriyi, serveti artırdığı ile ilgili bir inanış söz konusudur.
Latin Amerika’nın büyük bir bölümünde yuvarlak stile sahip “alcancia” kelimesiyle ilişkilendirilen kumbaralar kullanılır. Bu kelime aynı zamanda surlar içinde bir şehrin savunması için kullanılan bir gerece karşılık gelir. Kilden yapılma, boyun kısmı dar olup şekli yuvarlak bir vazoya veya bir bombaya benzeyen bu araç şehri kuşatanların saldırı silahlarını yakmak ve özellikle şövalyeleri huzursuz etmek için fırlatılır. Bize yani Türkçeye kumbara kelimesi Farsçadan geçer ve humbara ile aynı kökten türer.[3]
Küçük küp anlamına gelen bu kelime, humbara kelimesine göndermede bulunur. Humbara, içi yanıcı maddeyle doldurulan, yuvarlak şekilli bir toptur. Neredeyse “alcancia” kelimesinin hem bir top hem kumbara anlamında kullanımıyla aynı bağlantıya sahip kumbara – humbara ilişkisi şaşırtıcı ve bu benzerlik ilgiye ve araştırıp derinleştirmeye değer. Kumbaranın ya da genel anlamda tasarrufun savaş sırasında daha sık hatırlandığı düşünülürse bu kelimenin bir savaş gerecinden türetilmesi belki de şaşırtıcı sayılmaz veyahut bu yorum aşırı yorum sayılır.
Hemen her toplumda kumbaranın tarihi, gelişimi, adlandırılışı ve başka nesnelerle ilişkisi, sembolize edilişi o toplumlarla ilgili birçok bilgi verir. Hangi sembol hangi kültürde ne anlama gelir, hangi hayvanlar değerli görülür ya da birikim ve servetle ilişkilendirilir, kumbaraların bir zaman yaygınlaşmasının anlamı nedir, tercih edilen malzemelerin nedenleri, bugüne kalan kumbaraların özellikleri gibi birçok bilgi sunabilir ve mikro tarih çalışmalarına hem kaynak hem özne olarak katkı sağlayabilir. Kumbaralar adına bugün müzeler kurulurken aynı zamanda etnoloji içerikli müzelerde de bu nesneler sergilenebilmekte. Gündelik eşyaların müze nesnesi ya da kültürel mirasın bir parçası haline gelmesi uzun bir tartışma olsa da kumbaranın günümüzde işlevinin hemen hemen çözülüp müzelerin bir parçası hatta müzeleri oluşturan ana obje oluşu belki de en çok ekonomiyle ilgilidir. Tasarrufun ya da biriktirmenin tercih ve telkin edilmediği hatta bunların düşünce ve bir ekonomik ufuk manasında köhne bulunması kumbaranın yeniden kendi fonksiyonuyla yaygınlaşması imkanını kısıtlar. Kumbara bir cisim isterse de bir metin olarak görülebilir ama her durumda doğasıyla, yer aldığı zeminle ilgili çok fazla şey söyler. Bir kumbara sadece para değil dönemine dair bir ufku, anlayışı da masseder ve açılmasıyla sözü edilen anlayış da sezilebilir. Bunun için gerekli olan tek şey daha yakından bakılması; denemeye değer.
1923’de henüz Cumhuriyet ilan edilmeden yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde Türkiye ekonomisinin sorunları ve çözümleri konuşulur. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte ekonominin bu kongredeki tespitlere göre şekillenmesi kaçınılmazdır ve alınan kararla bir yıl sonra Türkiye İş Bankası açılır. Bu yıllarda dönemin şartları ve küresel ekonomik kriz dolayısıyla herkesin tasarruf yapması hayati önceliktedir.
Türkiye İş Bankası da bu önceliği dikkate alarak ülkemizin seri kumbara üretim sürecini başlatır. İlk olarak bu nesneler için kumbara adı kullanılmaz ve üretilen nesnelere tasarruf kutusu denir. Bir süre sonra, bu kutuların kullanımı yaygınlaştıkça ve yaygınlaşması için ilanlar çoğaldıkça kumbara sözü yeniden gün yüzüne çıkarılıp canlandırılır. Nesne, isim varlığının inşasında ilk olarak eylem-adı ile algılanıp tasarruf kutusu olarak seslendirilir, ardından bir töze işaret eden, izole alana sahip organik bir mevcudiyete dönüşmesiyle kumbara olarak bilinir.[4] Sonrasında nesnenin kullanımı ve özellikleri öğrenilir, kumbara temalı yarışmalar düzenlenip, dergiler çıkarılır ve eşyanın kullanımını teşvik amaçlı, genellikle kafiyeli ve kumbara sözünün metnin içine yerleştirildiği reklamlar üretilir. Kumbaranın canlanıp, gündelik hayatta sıkça kullanılan bir objeye dönüşmesinde bu çalışmalar etkili olur. Eşyanın insanla ilişkisi, alışverişi ve her ikisinin de değişimi ve yönelimi basit bir örnekle görüldüğü üzere çok fazla bilgi sunar. Tasarruf kutusu, doğrudan amaca işaret eden bir söz olarak belli ki kabul görmemiş ve fazla cansız bulunmuş olacak ki başka bir söz arayışına girilmiş. Arayışın, kumbara isminin kısa bir süre sonra kullanılmasıyla uzun sürmediği açık. Halk tarafından eşyanın ve sözün benimsenmesi de bir hayli kısa sürer. Önceden kumbaranın açılması için kırılması gerekirken, artık işlevini yerine getirmesi bir düzeltmeyle değişime uğrar; paranın alınabilmesi için bankaya gidilmesi icap eder. Bir çocuk, zamanla bankada hangi bölüme gideceğini, buradaki görevliyle nasıl iletişim kuracağını, kumbaranın nasıl açıldığını, parasının ne almaya yettiğini ve bir kumbara dolusu paranın ne alması için kendisine yardımcı olacağını öğrenir. Eşya, işlevinin değişmesi örneğinde olduğu gibi, öğrenir, aynı zamanda öğretir ve değiştirir, haliyle kumbara da öyle.
Mehmet Özgür Kızılkaya*
* BirKültür Eğitim Koordinatörü - egitimkoordinatoru@birkultur.com
** Çince karakterlerin Latin alfabesine göre yazılıp okunması durumu.
[2] https://ctext.org/dictionary.pl?if=en&id=647241 (Beşinci Kitap, Dördüncü Madde.)
[3] Kumbara kelimesinin Farsçadan türediğine itirazlar da vardır. Shoira Usmanova kelimenin Altay dillerinden geldiğini ve etimolojisinin kum (oyuk, çukur) + bara (kap) olduğunu söyler. Bkz: Shoira Usmanova, “Altay Dillerindeki Bazı Ev Gereç Adları Üzerine” İlmi Araştırmalar. (İstanbul: 2008, sayı: 25), s. 97-103.
[4] Arnd-Michael Nohl, Eşya ve İnsan. Çev: Özden Saatçi. (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018), s. 106.
Kaynakça
BrillOnline Reference Work, http://referenceworks.brillonline.com/entries/brill-s-new-pauly/money-boxes-e1118510?s.num=0&s.q=money+box, 25.7.2018’de erişildi.
Chinese Text Project, https://ctext.org/dictionary.pl?if=en&id=647241, 25.07.2018’de erişildi.
Nohl, A. (2018). Eşya ve insan. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Usmanova, S. (2008). Altay dillerindeki bazı ev gereç adları üzerine. İlmi Araştırmalar: Dil, Edebiyat, Tarih İncelemeleri, 25, 97-103.